Yedek Almak ya da Saçları Yolmak

Dijitalleşiyoruz.

Yazılar, müzikler, fotoğraflar, videolar ve daha niceleri. Teknolojinin gelişimine paralel olarak artık sahip olduğumuz her şeyi dijital ortama taşımaktayız. Kitap okumak için elimize basılı bir şey almıyoruz. Fotoğraflara bakmak için albümleri kullanmıyoruz. Müzik dinlemek için kasetler zaten ortadan yok oldu, CD’ler ise ölmeden önce son turlarını atıyor. Videoları büyük projeksiyonlar bir kenara artık VHSBeatamax kasetlerden de seyretmiyoruz. Her şey sabit disk dediğimiz ve kendisine çok güvendiğimiz bir kutunun içinde saklı. Üstelik bu çok güvenilen kutumuz aslında o kadar narin ki.

Sabit Disk

Milenyum (Y2K) Hatası‘nı o kadar felaket senaryolarına rağmen hiç bir sorun yaşamadan atlattık. Şu sıralar 21 Aralık 2012 yılındaki meşhur “son”u bekliyoruz. Gerçek olsun ya da olmasın sonuçta Elektromanyetik Darbe (EMP) diye bir çok daha geçerli bir gerçeğimiz de var.

Bunların hepsi bir şekilde felaket senaryosu olarak düşünülebilir. Abartacak bir şey yok da denilebilir. Zaten asıl nokta da bu değil. Önemli olan ve aslında sormamız gereken şey şu aslında: Yarın sahip olduğumuz tüm dijital içerik ortadan kaybolsa ne olur? Ne olacağını, neler kaybedebileceğimizi hiç düşündük mü? Belki müziklerinizin kaybolması bir anlam ifade etmeyebilir ama. Ama ya onlarca saat harcayıp yazdığınız yazılar, anılarınız? Tüm hayatınıza dair sevdiğiniz -ve belki de kaybettiğiniz, uzak kaldığınız- her şeyi size hatırlatan fotoğraflarınız, videolarınız? Neler hissederdiniz?

Bu kısa film aslında sadece kaybolan anıları değil aynı zamanda kaybolan ANları da çok güzel anlatıyor. Aslında bu konuda başlı başına bir yazı konusu sayılabilir. Sosyam paylaşımın günümüzde ve hayatımızdaki yerini göz önüne aldığımızda kaybolan fotoğraflar, videolar çok daha anlamsız kalıyor kaybolan anların dışında. Önümüze gelen yemeğin fotoğraflarını çekip paylaşmaktan fırsat bulup yemekten keyif alamıyoruz. Sohbet etmekten ziyade durum güncellemekten, bulunduğumuz yeri paylaşmaktan o ANı ve hissettirdiklerini yaşayamıyor, etrafımızdakilerle paylaşamıyoruz. Sohbet etmek için bir masaya oturduğumuzda tek iletişim kurduğumuz akıllı telefonlarımız oluyor.

Neyse…

Konumuz kaybolan verilerimiz ve anılarımızdı. Bundan yaklaşık 3 yıl önce çok acı bir deneyim yaşamıştım. Tüm sahip olduğum fotoğraf arşivimin bulunduğu sabit disk bir gün ansızın bozulmuştu ve sebebi sabit diskin üretiminden kaynaklı bir hata idi. Daha önceden aldığım 3-4 DVDlik yedeğim vardı ama tamamen kaybolan ciddi bir “anım” da vardı. Bir süre düşündükten sonra insan kendi içini rahatlatmak için “Çok da önemli bir şey yoktu, zaten bir kısmı elimde vardı, vs.” diyor kendi kendine. Ama yapılan sadece bilinç altına atmak oluyor. Zira diski kurtardıktan sonra nasıl rahatladığımı bir ben bilirim.

Yakın zamanda Durukan‘ın başına gelen bir olay da işin farklı bir boyutu. Yüksek lisans tezi ile ilgili yaptığı analizlerin tüm sonuçları küçük taşınabilir diskinde depoluyordu. Bir anlık dalgınlıkla elinden düşen diskin yere çarpmasıyla sahip olduğu gibi bilgi/belgeler bir tarafa son 3 aylık/kimbilir kaç saatlik çalışma/analizleri yok oldu. Benzer bir konuşma/derleşmeyi de Pelin‘in bozulan taşınabilir diskinin ardından yapmıştık.

Kullandığımız diskler, eskiden sabitti. Ya bilgisayar kasasının içinde duruyordu ya da kocaman kütleleriyle masamızın üzerinde duruyordu. Teknoloji her şeyle birlikte diskleri de küçülttü ve taşınabilir hale getirdi. Yoğun olarak kullandığımız bu diskler hala hareketli/mekanik parçalara sahip. Bir başka deyişle çalışması esnasında meydana gelecek hareketlere karşı duyarlı. Çarpmaya karşı duyarlılıkları konusuna girmiyorum bile. Mutlaka ki titreşim önleyici, darbe önleyici çeşitli sistemler kullanılıyor ve nispeten koruyucu olabiliyor. Ama bu hiç bir şeyin garantisi değil. Yavaş yavaş gelişen teknolojiyle birlikte -ve biraz da ucuzlarsalar- Katı Hal Diskleri (SSD) güvenilirlik anlamında çıtayı biraz daha yükseltecek. Ama her türlü teknolojik üründe olduğu ve olacağı gibi yine hiç bir şeyin garantisi de yok. Bizzat kendi durumumda yaşadığım gibi. Disklerinize el bebek gül bebek baksanız, toz kondurmasanız bile üreticiden kaynaklanan bir hatayla her şey bir anda kaybolabiliyor.

Peki bu noktada ne yapmalıyız sorusunun cevabını sanırım hepimiz biliyoruz: Yedek almalıyız. Ve yine eminim ki hepimizin kendimizde bir yedekleme planı ve bunun sonucunda oluşturduğu yedekler vardır. Geçenlerde konuyla ilgili rastladığım bir siteden iki alıntı yapacağım.

~

Neler Yedek Değildir?

  1. Diskinizdeki verileri, diski bölümlendirip farklı bir bölüme kaydetmek,
  2. Diskinizi ve verilerinizi, bilgisayarınızın hemen yanındaki bir başka bir harici diske yedeklemek,
  3. Verilerimizi USB belleklere kaydetmek,
  4. Bir e-posta hesabınızı (örn: Gmail) başka bir e-posta hesabına (Gmail) yedeklemek,
  5. Bir klasördeki dosyalarınızı başka bir klasöre kopyalamak,
  6. Bilgisayara attıktan sonra fotoğrafları hala fotoğraf makinesinin hafızasında/kartında saklamak

yedeklemek değildir.

~

Kabul etmek gerekirse özellikle 1., 2. ve 4. maddeleri hepimiz çok yoğun şekilde yapmakta ve “Yedeklerimi” aldım rahatlığıyla hayatımıza devam etmekteyiz.

Aynı siteden alıntılıyacağım ikinci konu ise “Yedeklemek” konusunun aslında ne şekilde yapılması gerektiğini özetliyor:

~

Yedekleme 3-2-1 Kuralı:

  • 3 Kopya: Önem verdiğiniz tüm verilerin en az 3 kopyasını saklayın. Eğer verileriniz çok önemli ise 2 kopya dahi yeterli sayılmaz.
  • 2 Farklı Ortam: Verilerinizi en az 2 farklı ortamda/platformda yedekleyin: Örneğin Dropbox+DVD veya Harici Drive+USB Bellek/SD Kart veya CD+Online Yedekleme Hizmetleri, vb.
  • 1 Ev Dışı Kopya: Olası bir yangın vb. durumlara karşı ev/ofis dışı bir yedek.

~

Çok abartı gibi gelebilir. Ama yazının başında değindiğim gibi. Her şeyden önce şunu düşünün: “Olası bir kayıp ne hissederim, kaybım ne olur?“. Bu sorunun cevabına göre yukarıdaki maddelerden yola çıkarak kendinize daha mantıklı bir yedekleme sistemi oluşturabilirsiniz.

Peki neler yapabiliriz?

  • Günümüzde bulut teknolojisi bir çok konuda oldukça ilerledi ve çok başarılı bir çok hizmeti ücretsiz olarak edinebilmek mümkün. Bu tür hizmetlere bir şans verilmeli.
  • Artık çektiğimiz fotoğrafları her birinin boyutları 5-6 MB seviyelerin ulaştı. Yüksek çözünürlüklü videolar ise gigabyte’lar ile ifade ediliyor. O yüzden günümüzde CD’ye kayıt/yedekleme yapmak çok mantıklı değil. DVD’ler hala yoğun olarak kullanılabiliyor. Biraz daha ucuzlarsa BluRay daha geçerli bir alternatif olabilir. Ancak bu tür medyaların ömürlerini olduğunu ve güzel bir şekilde saklanmadıkları takdirde durdukları yerde bozulabileceklerini unutmamak lazım. Kendi film arşivimin bir bölümünü özenle düzenleyip, kutulayıp DVDlerde saklamaktayım. Üzerinden 2-3 yıl geçmeden raftan aldığım bazı DVDler çalışmıyor.
  • Harici diskler her zaman için en mantıklı çözüm gibi duruyor. Burada da dikkat edilmesi gereken özellikle veri yedeklediğimiz diskleri çok fazla hareket ettirmemeye çalışmalıyız. Çalışan diskleri ise kesinlikle hareket ettirmemeliyiz. Günlük işlemler için 2.5″‘lik küçük taşınabilir diskleri kullanabilir, yanımızda gezdirebiliriz. Kalıcı depolama ve yedekleme için ise masaüstü 3.5″‘lik modelleri kullanabilir veya yine 2.5″‘lik küçük disklerden birini hiç dışarıya çıkarmadan sadece yedekleme amaçlı kullanabiliriz.
  • Çeşitli firmalar online yedekleme hizmeti sunmaktadır. Diskinizi sürekli tarayıp her değişikliğinizi otomatik olarak internet üzerinden yedeklemektedirler. Bu tür bir servis bir çok açıdan faydalı olabilir.
  • Apple’ın Time Capsule cihazı veya benzeri bir yedekleme cihazıyla bilgisayarınızdaki tüm yedekleme işlemlerini otomatikleştirebilirsiniz. Bu ve benzeri cihazlar olası bir hata durumunda hemen bir önceki yedeğe dönmekte ve kesintisiz çalışma/verilere erişim imkanı sunmaktadır.
  • Eskiden sadece bilgisayarlarımız vardı işlerimizi yaptığımız. Şimdi ise günlük hayatta çok çeşitli akıllı cihazlar kullanmaktayız. Akıllı telefonlar, tabletler hemen hemen bilgisayarda yaptığımız bir çok işleri yaptığımız cihazlar oldu. Rehberlerimiz, belgelerimiz ve hatta fotoğraf ve videolarımız bu cihazlarda bulunuyor. Her şeyinizin içinde olduğu cep telefonunuzu kaybettiğinizi, çaldırdığınızı düşünsenize? Eminim ki “Telefon umrumda değil, içindeki bilgilerimi/fotoğraflarımı verin yeter?” diyen benim gibi bir çok insan çıkar. Bu yüzden yedeklemeyle ilgili planlama yaparken bu cihazları da kapsayacak şekilde düşünmek gerekiyor.
  • Bu noktada da ilgili platforma uygun planlama yapılabilir. iOS kullanıcıları için iCloud, Android kullanıcıları içinse Google’ın servisleri “Adres defteri, takvim, fotoğraf, video, notlar, vb.” başta olmak üzere bir çok verinizin yedeğini otomatik olarak almakta ve farklı ortamlardan bu verilere erişmenize imkan tanımakta.

Ben ne yapıyorum?

Yurtdışına gitmeden önce, yakın zamanda bilgisayarımı temizlemek için format atmayı ve yeniden kurmayı planlıyorum. Bu işlemden önce her zaman olduğu gibi ufak bir program ve yedekleme listesi hazırlıyorum. Son 1-2 yıldır mümkün olduğunca bilgisayar-telefon-tablet-cloud senkronizasyonu olan yazılımlar kullanmaya gayret ediyor, tercihlerimi bu yönde yapıyorum. Liste yaparken şunu farkettim ki artık bir çok programın veri yedeklerini almaya gereksinim duymuyorum.

  • Bilgisayar-telefon-tablet üçgenimde eşzamanlı olarak çalışan ve adres defteri, takvim, notlar, hatırlatıcılar, fotoğraflarımı eşzamanlamak için Apple’ın iCloud servisini kullanıyorum. Cihazlar birbiriyle eşzamanlandığı gibi web üzerinden de bu bilgilere ulaşabiliyorum.
  • Adres defteri, takvim, notlar ve hatırlatıcılar aynı zaman Google ile de eşzamanlanıyor. Arada bir de aklıma geldikçe bir kopyasını alıp yedekleme için kullandığım harici diske kaydediyorum.
  • Fotoğrafların yedekleri yine iCloud üzerinden alınmakta ve tüm cihazlara eşzamanlanmakta. Belirli/düzenli aralıklarla hem fotoğrafları hem de videoları harici diske yedekliyorum.
  • Farklı amaçlar için üç farklı not alma yazılımı kullanıyorum. Notları için Evernote, yazmak için iA Writer ve günlük notlar için Day One“. Bu üç yazılım da bilgisayar-telefon-tablette eşzamanlı olarak çalışıyor ve her bir değişiklik tüm cihazlarda ve iCloud üzerinde yedekleniyor. Evernote’a ayrıca web arabirimi üzerinden de gerektiğinde ulaşabiliyorum.
  • İnternet tarayıcı olarak Safari‘yi kullanıyorum. Buradaki “Sık Kullanılanlar”ım ve “Okuma Liste”lerim yine iCloud ile eşzamanlanıyor ve tüm cihazlarıma da güncelleniyor. Olası bir kayıpta web üzerinden erişebilmem mümkün.
  • Asıl okuma listelerim için “Pocket” yazılımını kullanıyorum. Hem web arabirimi mevcut hem de tüm cihazlar arasında yine eşzamanlı olarak çalışıyor.
  • Takip ettiği siteleri Google’ın Google Reader servisi üzerinden RSS ile takip etmekteyim. Bunun için bilgisayar tarafında “Reeder” yazılımını, telefon/tablet tarafında “MobileRSS” yazılımını kullanıyorum. Bunlar da birbiriyle eşzamanlı olarak çalışıyor. Gerektiğinde web üzerinden de ulaşabilmek mümkün.
  • Mail servisi olarak Gmail‘in altyapısını kullanıyorum.
  • Yedekleme amaçlı olarak yakın zamanda kendime bir adet Seagate Backup Plus 1TB disk aldım. Tüm fotoğraflarımı, videoları ve belgelerimin bir kopyasını burada tutuyorum. Diski sadece yedeklemek için bilgisayara takıp, yedekleri alıp kaldırıyorum.
  • Film ve videolarım için ayrıca 1 adet Western Digital My Book 2 TB ve 1 adet de Western Digital My Book 1 TB harici disk kullanıyorum.
  • Belgelerim için ayrıca SugarSync‘i kullanıyorum. Evde ve bölümde farklı bilgisayarlar kullandığım ve zaman zaman yolda telefon/tabletten düzenleme yaptığımdan USB belleklerden daha verimli oluyor ve acaba hangisi günceldi sorunsalı ortadan kalkıyor. Tüm cihazlar tüm belgeler eş zamanlı olarak -bir değişiklik olduğu anda- güncelleniyor. Aynı zamanda internet üzerinde de yedekleniyor ve gerektiğinde web arabiriminden bu dosyalara ulaşabilmek mümkün.
  • SugarSync, Dropbox‘un bir alternatifi aslında. Henüz Dropbox kadar yaygın desteğe sahip olmasa da şu an için benim ihtiyacım olan her platform/yazılımda desteği var. (Öyle ki geçtiğimiz günlerde aldığım Smart TV’nin SugarSync üzerinden oynatma/görüntüleme desteği mevcut). SugarSync’in bana göre tercih edilmesi için iki önemli özelliği var. Birincisi ilk kayıtta Dropbox’un aksine 5 GB’lık bir depolama alanı sunuyor. İkinci ve daha önemli olan özelliği ise klasör bağımsız çalışması. Şöyle ki -eğer değişmediyse-, Dropbox’ta eşzamanlama sadece tek bir klasör ve alt klasörleri şeklinde yapılıyor. Yani bilgisayarda “Dropbox” klasörü altına attığınız şeyler güncelleniyor. Oysa benim bilgisayarda kendimce oluşturduğum bir klasör hiyerarşim mevcut ve bunu bozmak istemiyorum. SugarSync ile eşzamanlamak istediğin klasörleri seçip herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan paylaşım yapabiliyorum. Bu –bence– en önemli avantajı. SugarSync’i denemek isteyenler bu bağlantı aracılığıyla kaydolursalar hem onlar hem de ben 500 MB ek alan kazanmış olacağız.

Toparlamak gerekirse, yukarı kabaca ben kendi yedekleme yöntemimden bahsetmeye çalıştım. Farkettiğiniz üzere haddinden fazla bu servisleri sunan insanlara güven söz konusu 🙂 Belge, fotoğraf ve video dışındaki hemen hemen her şeyimi güncel olarak sadece ilgili bulut hizmetlerde yedekliyorum. Lakin buralardaki bilgiler çok da elzem bilgiler değil. Kayıpları telafi edilebilecek şeyler. Önem sırasına göre çeşitli sıklıklarla da yedeklerini alıyorum zaten. Belli aralıklarla, elle taşınabilir diske kayıt yapıyorum. Fotoğraflarımı, son bir kaç yıla kadar aynı zamanda DVD’lere de kayıt ediyordum ama o işi bıraktım. Şimdi ayrı ayrı iki harici diskte tutuyorum. Biri oldukça güncel, diğerine ise zaman zaman yedek alıyorum.

Yukarıda bahsettiğim yazılım/yöntemlerin bir çok alternatifi mümkün. Kullandığınız yazılım/platforma göre ilgili altyapıyı kullanmak mümkün. En başarılı paket olarak Google söylenebilir. Hemen hemen her şeyinizi Google servisleri üzerinde eşzamanlamak/yedeklemek mümkün. Chrome ile de sık kullanılanlar, okuma listeleri vb. bir çok şeyi yedekleyebilmek mümkün.

Gizlilik elbette ki önemli bir konu. Bu da bir başka yazı konusu ama her ne kadar diledikleri kadar gizlilik sözleşmesi vs. de hazırlasalar şunu kabul etmek lazım. İnternete koyduğunuz herhangi bir şey birilerinin eline geçebilir. Bunu kabullendikten sonra çok fazla düşünmeye gerek olduğunu sanmıyorum.

Bulut servisleri kullanmanın bir diğer avantajı da yukarıda bahsettiğim gibi olası bir sistem temizliği/format sonrası sistemi geri yüklerken geçen zaman çok daha kısa oluyor. Yok o verilerin yedeğini aldım mı? Yok bunu unuttum mu? endişesi ortdan kalkıyor. Programları geri yüklediğiniz an, tüm bilgileriniz geriye geliyor. Çok büyük bir nimet aslında.

Biraz uzun oldu son bir kaç -tekrar- hatırlatmasıyla bitiriyorum:

  • Önemli verileriniz için mutlaka birden fazla ortamda yedek alın. Tek bir yedeğe hiç bir zaman güvenmeyin. Özellikle sabit diski bölümlendirip oluşturulan iki bölüme yedeklerimi aldım ben rehavetine kapılmayın.
  • Belirli bir program çerçevesinde yedeklerinizi mutlaka güncelleyin.
  • Yedekleme konusunu sadece bilgisayar olarak düşünmeyin. Telefon/tabletlerimizdeki veriler çok daha dramatik kayıplarla karşı karşıya kalmamıza sebep olabilir.
  • Bulut servislerini gözden geçirin ve uygun şekilde mutlaka değerlendirin. Diğer taraftan tamamen onlara da bel bağlamayın. Ne olacağının hiç bir garantisi yok.

Ve elbette bana sorarsanız

  • Kitapları elinize alın. Kağıdı hissedin, kitabın kokusunu içinize çekin.
  • Fotoğraflara ekranınızdan bakmayın, mutlaka bastırın. Dijita fotoğrafın nimetlerinden? biri de önemli/önemsiz ayrımına girmeden her şeyin fotoğrafını çeker olduk. Her şeyin fotoğrafını çekin ama mutlaka sizin için önemli olanları size bir şeyler hissettirenleri bastırın. Duvarınıza asmasanız bile elinize alıp bakmak size bambaşka şeyler hissetirecektir.
  • Bir kaset çalar bulun ve kaset dinleyin. Nostalji her zaman iyidir 🙂

Murat Eray KORKMAZ

Yer içer, gezer tozar, okur yazar. Biriktirir. #kitapmeraki #saatmeraki #kalemmeraki.

4 Replies to “Yedek Almak ya da Saçları Yolmak

  1. Tek kelimeyle mikembel. 🙂 En kısa zamanda Fotoğraf arşivleme (kullandığın programlar, klasörleme, sınıflandırma, etiketleme vb.) yöntemleri hakkında bi yazı istiyoruz! (Ben de müzik arşivleme ile ilgili deneyimlerimi payalaşabilirin :F)

  2. CD/DVD ne kadar kullanimini yitirecek olsa da, yine de saklama kosullari yaratildigi surece en guvenli yedek sistemi olarak kullanilabilir. Dikkat etmeniz gereken en onemli nokta, CD/DVD niz gunes isigi gormeyecek, kuru bur ortamda saklanmali. Fakat, yeni nesil dizustu bilgisayarlar CD/DVD surucusu bulunmamasi durumunu goz onunde bulundurarak, 1 adet harici surucu bulundurmakta fayda var. Bu surucuyu en ucuza edinmek icin, bozuk bir dizustu bilgisayarin surucusunu cikartmak ve buna uygun USB kabloyu internetten almak. Bozulan HDD de cok onemli dosyaniz varsa, bu isi yapan profesyonel firmalarla irtibata gecerek, HDD tamiri yaptirabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir